İçeriğe geç

Helen ne tanrıçası ?

Helen Ne Tanrıçası? Gücün, Güzelliğin ve İdeolojinin Politik Anatomisi

Bir siyaset bilimci için mitoloji, sadece geçmişin hikâyeleri değil; aynı zamanda bugünün iktidar ilişkilerini anlamamıza yardım eden simgesel aynalardır. Antik dünyanın en güzel kadını olarak bilinen Helen, Troya Savaşı’nın kıvılcımıdır; ama aynı zamanda bir iktidar nesnesi, bir kurumsal mit ve bir ideolojik yapıtaşıdır. Peki Helen, gerçekten “güzellik tanrıçası” mıdır? Yoksa güzelliğin ardına gizlenmiş bir politik araç, bir toplumsal düzen simgesi midir?

Güzelliğin Siyaseti: Bir Kadın Üzerinden Kurulan İktidar

Helen, Antik Yunan’da kadın bedeninin nasıl kurumsal bir iktidar mekanizmasına dönüştüğünün en net örneklerinden biridir. Onun “kaçırılması” ya da “kaçması”, sadece bireysel bir aşk hikâyesi değil, devletlerin savaşa girmesini meşrulaştıran bir ideolojik araçtır. Böylece kadın bedeni, erkeklerin stratejik kararlarında bir simgeye dönüşür. Helen’in güzelliği, tıpkı modern siyasette medya manipülasyonlarının yaptığı gibi, toplumsal öfkeyi yönlendirir ve kitleleri harekete geçirir.

Bu noktada Helen bir tanrıçadan çok, iktidarın estetikle kurduğu bir hegemonya modelidir. Güzelliği doğrudan politikadır; çünkü o güzelliğin kim tarafından tanımlandığı, kimin için sergilendiği ve hangi çıkarların hizmetinde kullanıldığına göre anlam kazanır.

Kurumlar ve Mitler: Devletin Kadın Üzerinden İnşası

Helen anlatısı, Antik Yunan’ın toplumsal kurumlarının da aynasıdır. Evlilik, soy, vatan gibi kavramlar, onun bedeni üzerinden yeniden tanımlanır. Kadın, burada birey olmaktan çıkar; toplumsal düzenin sürdürülebilirliği için kurban edilen bir simgeye dönüşür. Devletin “kurumsal düzeni”, kadınların kişisel iradesinin üzerinde konumlanır. Tıpkı modern ulus-devletlerin kadın bedeni üzerinden “ahlak”, “namus” veya “kültür” inşa etmesi gibi, Helen de bir toplumsal düzen tanrıçası haline getirilir.

O halde Helen, güzellik tanrıçası değil; devletin meşruiyetini sürdüren bir ideolojik kurgu tanrıçasıdır. Onun varlığı, erkek iktidarının sürmesi için gerek duyulan bir mitolojik çerçevedir. Burada kadın bir özne değil, bir “kurumsal araç”tır.

İdeoloji, Cinsiyet ve Vatandaşlık

Helen’in hikâyesi, vatandaşlık kavramının cinsiyetlendirilmiş doğasını da ortaya koyar. Antik Yunan’da vatandaşlık erkeklere aittir; kadınlar ise kamusal alanda temsil edilmez. Helen, bu dışlanmışlığın hem nedeni hem sonucudur. O, kamusal kararların merkezine alınır ama sesi duyulmaz. Bu durum, modern siyasetteki “temsili demokrasi” tartışmalarını anımsatır: Kadınlar görünürdür, ama karar verici değildir. Kadın bedeni, erkeklerin ideolojik vizyonunun vitrini olur.

Helen burada bir ideoloji tanrıçasına dönüşür. Çünkü güzellik, sevgi ya da sadakat gibi değerler, aslında devletin ideolojik bütünlüğünü koruma işlevi görür. Kadın “ahlaki temsiliyetin” sembolüdür; bu yüzden onun üzerindeki her tasarruf, ideolojinin yeniden üretilmesidir.

Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Dayanışması

Helen’in hikâyesine bir de cinsiyet perspektifinden bakalım. Erkekler için Helen, bir iktidar mücadelesinin nesnesidir; onun uğruna savaşılır, topraklar yakılır, ordular kurulur. Kadınlar içinse Helen, dayanışma ve aidiyetin kaybolmuş bir figürüdür. Erkeklerin stratejik ve güç odaklı politik tavırları, kadınların demokratik katılım ve toplumsal etkileşim üzerinden kurmaya çalıştıkları bir dengeyle çatışır.

Bugünün siyasetinde de bu çatışma devam etmektedir. Erkekler hâlâ “savaşın tanrıları”, kadınlar ise “barışın tanrıçaları” olarak kodlanmaktadır. Peki, Helen’in hikâyesi bize ne söyler? Belki de asıl soru şudur: Güzellik uğruna değil, eşitlik uğruna kim savaşacak?

Sonuç: Helen Bir Tanrıça Değil, Bir Aynadır

Helen’in kim olduğunu sormak, aslında “güç kimde?” sorusunu sormaktır. O, tanrıçadan çok bir politik aynadır—erkek iktidarının, toplumsal kurumların ve ideolojik yapının kadın bedeni üzerindeki tahakkümünü yansıtan bir mit. Helen ne tanrıçası? Belki de iktidarın tanrıçası. Çünkü o, hiçbir zaman kendi kararlarını verememiş ama herkesin onun üzerinden güç kurduğu bir figürdür.

Bugünün siyasetinde Helen’in yankısı hâlâ sürüyor. Kadınların kamusal alanda görünürlüğü arttıkça, iktidar biçimleri de dönüşüyor. Ama soru hâlâ güncel: Helen bugün yaşasaydı, savaş başlatan mı olurdu, yoksa barış isteyen bir yurttaş mı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hipercasino şişli escort
Sitemap
prop money